9 Haziran 2012 Cumartesi

Varoluşa dair...


"I want to talk to you as openly as I can, but my heart is empty. The emptiness is a mirror turned towards my own face. I see myself in it, and I am filled with fear and disgust. Through my indifference to my fellow men, I have isolated myself from their company. Now I live in a world of phantoms. I am imprisoned in my dreams and fantasies.”

(Antonius Block, “Seventh Seal” by Ingmar Bergman)

Sisyphos başlıklı yazımı (Nick Cave’in “Where do we go now but nowhere?” şarkısını yorumlamaya çalıştığım yazı) yazarken şarkı sözleri bir yerde aklıma Bergman’ın Yedinci Mühür filmini getirmişti. Bu esnada bazı sahneleri ararken filmin senaryosunu da indirmiştim. Yukarıda alıntıladığım paragraftan oldukça etkilendim; açıkçası filmi Türkçe altyazılarla izlemiştim, bu sözlerin geçtiğini hatırlamıyorum. Tabi “yıllar önce izlediğin filmde geçen sözleri hatırlayabileceğini mi sanıyorsun sen?” tarzı bir soru gelebilir aklınıza, ancak o paragraf ve sonrasında gelişen konuşma o kadar etkileyici ki, unutacağıma ihtimal vermiyorum. Hele mevzu bir Bergman filmiyse hele de Yedinci Mühür ise… (Burada bir parantez açıyorum zira filmi 2 kere izledim ki benim gibi film izleme özürlü birisi için filmden ne kadar etkilendiğimin kanıtı.) Neyse bu paragrafın yer aldığı bölümü de içeren 2 sahneyi bu senaryo metninden hareketle çevirmek istedim. Filmin orijinal dili İsveççe ancak ben İngilizce senaryo çevirisini [1] kullanmak durumundayım. İngilizce çeviri ne kadar iş görür bilemem ama filmin özünü düşündüğümde Türkçe çevirilerin (Nette filmin birçok Türkçe altyazısını bulabilirsiniz) oldukça ilerisinde olduğu su götürmez. İngilizce senaryodaki dili, filmin İngilizce altyazılarından daha etkili bulduğum için senaryodan çevirmeyi tercih ettiğimi tekrarlamak istiyorum. Ayrıca yukarıda iddia ettiğim gibi Türkçe altyazılarda bu cümlelerin oldukça farklı ve eksik çevrildiğini de ekleyeyim. Senaryo kesitlerinden önce sahneyi birkaç cümleyle betimleyen kısa açıklamalar da koydum.

1

Açıklama: Filmin başlangıcı… Şövalye Antonius Block ve ona eşlik eden Jons sahilde görünmektedir. Jons gürültülü bir şekilde horlamaktadır. Antonius Block bir süre sonra kıyıda dizleri üzerine çöker, ellerini önünde kavuşturup sabah duasını mırıldanmaya başlar.


Senaryodan:
…Antonius Block ardına döner. Arkasında siyahlar içinde bir adam durmaktadır. Suratı oldukça soluktur ve ellerini pelerininin geniş kıvrımları içinde saklamaktadır.

ŞÖVALYE: Kimsin sen?
ÖLÜM: Ölüm.
ŞÖVALYE: Benim için mi geldin?
ÖLÜM: Uzun zamandır yanında yürüyorum.
ŞÖVALYE: Farkındayım.
ÖLÜM: Hazır mısın?
ŞÖVALYE: Bedenim korkuyor, ama ben değil.
ÖLÜM: Doğrusu bunda utanılacak bir şey yok.

Şövalye ayakları üzerinde yükselir. Titremektedir. Ölüm, Şövalye’nin omuzlarını sarmak için pelerinini açar.

ŞÖVALYE: Bekle bir dakika.
ÖLÜM: Herkes aynısını der. Sana ayrıcalıkta bulunamam.
ŞÖVALYE: Satranç oynuyorsun, değil mi?

Ölüm’ün gözlerinde bir merak parıltısı alevlenir.

ÖLÜM: Bunu nerden biliyorsun?
ŞÖVALYE: Resimlerde görmüştüm. İlahilerde söylendiğini işitmiştim bir de.
ÖLÜM: Evet, esasında iyi bir satranç oyuncusu diyebilirim kendim için.
ŞÖVALYE: Fakat benden daha iyi olamazsın.

Şövalye arkasında tuttuğu büyük kara çantanın içini karıştırır ve küçük bir satranç tahtası çıkarır. Satranç tahtasını dikkatlice yere yerleştirdikten sonra taşları dizmeye başlar.

ÖLÜM: Neden benle satranç oynamak istiyorsun?
ŞÖVALYE: Kendimce nedenlerim var.
ÖLÜM: Pekâlâ, dediğin gibi olsun.
ŞÖVALYE: Senin karşında dayanabildiğim sürece hayatta kalacağım. Eğer kazanırsam beni özgür bırakacaksın. Anlaştık mı?


Şövalye, ansızın gülümseyen Ölüm’e doğru iki yumruğunu uzatır. Ölüm, Şövalye’nin ellerinden birini işaret eder: siyah piyonun olduğu el…

ŞÖVALYE: Siyahlar senin.
ÖLÜM: Gayet isabetli... Sence de öyle değil mi?

Şövalye ve Ölüm satranç tahtasının üzerine eğilir. Kısa bir duraksamadan sonra, Antonius Block şahın önündeki piyonunu 2 ileri sürer. Ölüm de aynı hamleyle cevap verir.
  
2

Açıklama: Antonius Block kiliseye gelmiştir. Günah çıkarmak için kabine girer. Papazın yerine Ölüm’ün geçtiğinden habersizdir.

Senaryodan:
…Bir an için Ölüm’ün yüzü kafes ardından belirir, fakat Şövalye onu göremez.

ŞÖVALYE: Seninle olabildiğince açık konuşmak istiyorum, ama kalbim bomboş.
ÖLÜM: …
ŞÖVALYE: Boşluk, adeta kendi suratıma çevrilmiş bir ayna... İçinde kendimi görüyorum; içimi korku ve iğrenme kaplıyor.
ÖLÜM: …
ŞÖVALYE: İnsanoğluna olan ilgisizliğim beni onlardan kopardı. Şimdi hayali bir dünyada yaşıyorum. Kendi rüyalarımın ve fantezilerimin mahkûmu haline geldim.
ÖLÜM: Ve hâlâ ölmek istemiyorsun.
ŞÖVALYE: Evet, istiyorum.
ÖLÜM: Neyi bekliyorsun o halde?
ŞÖVALYE: ‘Bilmek’ istiyorum.
ÖLÜM: Garanti istiyorsun yani.
ŞÖVALYE: Nasıl istersen öyle de. Tanrı’yı duyularla kavramak istemek akıl almaz bir şey mi? Neden O kendini yarım ağız vaatlerin ve görülmeyen mucizelerin sislerinin ardına saklıyor?
ÖLÜM: …
ŞÖVALYE: Kendimize bile inanmazken inananlara nasıl inanabiliriz ki? İnanmak isteyip inanamayan bizleri bekleyen ne? Peki, ne inanmak isteyen, ne de inanmayı beceremeyenlere ne olacak?

Şövalye susar ve cevap verilmesini bekler, ancak ne kimse konuşur ne de cevap verir. Mutlak bir sessizlik hâkimdir ortama.


ŞÖVALYE: Neden içimdeki Tanrı’yı öldüremiyorum? O’nu lanetlediğim, kalbimden söküp atmak istediğim halde neden can acıtıcı ve aşağılayıcı bir şekilde içimde yaşamaya devam ediyor?  Neden, her şeyin ötesinde, durmadan değişen bir gerçek mi O bir türlü kurtulmayı başaramadığım? Beni duyuyor musun?
ÖLÜM: Evet, duyuyorum.
ŞÖVALYE: Ben ‘bilme’yi istiyorum, iman ya da varsayım değil istediğim, sadece bilgi. Tanrı’nın bana elini uzatmasını, kendini göstermesini ve benle konuşmasını istiyorum.
ÖLÜM: Ama O sessiz kalıyor.
ŞÖVALYE: Karanlıkta O’na sesleniyorum fakat orda kimse yok sanki.
ÖLÜM: Belki kimse yoktur.
ŞÖVALYE: O zaman hayat acımasız bir dehşetten ibaret. Hiç kimse, her şeyin hiçlikten ibaret olduğunu bilerek ölüme rağmen yaşayamaz.
ÖLÜM: Çoğu insan ne ölümü ne de hayatın boşunalığını düşünür.
ŞÖVALYE: Fakat gün gelecek, yaşamın o son anı gelecek ve o zaman karanlığın içine bakmak zorunda kalacaklar.
ÖLÜM: Ve o gün geldiğinde…
ŞÖVALYE: Korkularımız yüzünden bir imaj oluşturuyoruz ve bu imaja Tanrı diyoruz.
ÖLÜM: Endişelisin…
ŞÖVALYE: Ölüm bu sabah beni ziyaret etti. Beraber satranç oynuyoruz. Cezamın geçici olarak ertelenmesi bana hayati bir meseleyi halletme şansı veriyor.
ÖLÜM: Mesele nedir?
ŞÖVALYE: Hayatım beyhude bir arayıştan ibaret; amaçsızca gezinmeler, anlamı olmayan bir dolu konuşma… Bunun için ne kendimi suçluyorum, ne de kimseye kızıyorum. Zira insanların birçoğunun hayatı da oldukça benzer. Fakat ben ölümümün geçici de olsa ertelenmesini anlamlı bir eylem için kullanacağım.
ÖLÜM: Ölümle satranç oynamanın nedeni bu mu?
ŞÖVALYE: Yetenekli bir rakip, ancak ben de şimdiye dek tek bir taşımı kaybetmiş değilim.
ÖLÜM: Nasıl Ölüm’e karşı galip geleceksin ki?
ŞÖVALYE: Henüz keşfedemediği fil ve at kombinasyonuyla… Bir sonraki hamlede kanatlarını çökerteceğim.
ÖLÜM: Bunu hatırlayacağım.

Ölüm günah çıkarma kabininin parmaklıklarından kısa bir an için suratını gösterir ancak birden kaybolur.

ŞÖVALYE: Beni aldatıp kandırdın. Tekrar görüşeceğiz ve ben bir yolunu bulacağım.
ÖLÜM: (Görünmez)Handa buluşup oyunumuza orada devam edebiliriz.
                              
Şövalye elini kaldırır ve ufak pencereden sızan günışığında onu inceler.

ŞÖVALYE: Bu, benim elim. Onu hareket ettirebiliyorum, içinden geçen kanın atışını hissedebiliyorum. Güneş gökyüzünde hâlâ tepede ve ben, Antonius Block, Ölüm’le satranç oynuyorum.

Elini yumruk yapar ve şakağına kaldırır.

Not: 1. parçanın son paragrafında “Antonius Block şahın önündeki piyonunu 2 ileri sürer…” diye çevirdiğim kısım, senaryoda, “Antonius Block opens with his king's pawn…” olarak geçiyor. “Antonius Block açılışı kral(ın) piyonuyla yaptı.” gibi çevrilebilecek bu cümleyi tercih etmedim, zira Türkçe’de “King’s Pawn” hamlesine yönelik bir adlandırma mevcut değil. Ya da ben duymadım veya bulamadım diyelim. Ancak beyazlara sahip olan oyuncunun “e4” hamlesine karşılık gelen bu hareket (benzer şekilde siyahlara sahip olan oyuncunun -tahmin edebileceğiniz gibi- “e5” hamlesi) satrançta “açık açılışlar” denilen, oyunlarda sıkça kullanılan bir hamleymiş. Bu sayede vezirin ve fillerin yolu açılmış olunuyormuş. Neyse bu hamlenin bir adı varsa, paylaşırsanız değiştirmeye hazırım.


[1] http://www.imsdb.com/scripts/Seventh-Seal,-The.html

Hiç yorum yok: