17 Kasım 2011 Perşembe

Pencere Önü I

Taksim metrosunun giriş katındaki çiçekçiden almıştım mor menekşeyi. Ofiste hiç çiçeğimiz yoktu. Pencere önü için… Geçtiğimiz ilkbahar sonu ya da yaz başı  olması lazım. Daha geniş bir saksıya alıp, pencere önüne koymuştuk Fatih'le. Yaprakları büyüdü, çoğaldı, güzelleştiler de, ancak üzerindeki çiçekler bir zaman sonra soldu. Sonbaharın gelişiyle, pek de güneş görmez oldu. “Çiçek açmayacak.” diye düşünürken, baştan aşağı tomurcuklandı. Bir süredir o kadar güzel ki, mora kesti her yanı. Bu halinin fotoğraflarını çektim, ondan bahsetmek istedim bir de.
























Bülent Ortaçgil’in “Pencere önü çiçeği” şarkısını aklıma getirmesi boşuna değil, pencere önünde, ve evet arkadaştan ayrı..

Youtube’da şarkıyı ararken, Erkan Oğur yorumuna denk geldim. Daha önce hiç dinlememiştim bu  yorumu. Olağanüstü bir yorum...



Ardından Erkan Oğur yorumunun acaba Vimeo’da daha iyi bir videosu var mıdır diye aranırken -vakit de gece yarısına geliyordu- karşıma “Pencere” adlı kısa bir film çıktı, Ali İhtiyar adlı yönetmene ait. Videonun altında filmle ilgili kısa bir metin (İngilizce), ve filme dair bir takım teknik detaylar.... İngilizce metnin kısa bir çevirisini aktarmak istiyorum:

Hayat, ardından diğerlerini gördüğümüz pencere. İnsanlar, kendi öznel pencereleri ardından kendi görme biçimlerince görürler bir şeyleri. Hapis yatmış, işsiz ve parasız oğul babasına durumunu izah edemez. Her ikisi de birbiriyle iletişim kurmada zorlanırlar.
Film birinin problemleriyle yüz yüze kalan diğerlerinin bunları anlamak istemeyebileceği ya da istemeyeceğiyle ilgili...


Pencere / Window from Ali Ihtiyar on Vimeo.

Hiç yorum yok: