20 Kasım 2011 Pazar

Öylesine bir öykü

Akşamdı aradığında kızı. Yeni ilişkisinden bahsetti bir süre, yeni bazı gelişmelerden. “Arkadaşlıkları, probleme neden oluyordu.” Ve sonra birtakım uyarılarda bulundu. Ne yapıp ne yapmaması konusundaki bu telkinler kızı üzdü. Bunların dillendirilmesi çirkin ve anlamsızdı. Anlayışsız biri de değildi ki, pekâlâ düşünceli davranmasını bilirdi.
Ayrılalı uzun zaman olmuştu. Salt bir kadın-erkek ilişkisinin ötesindeydi paylaştıkları. Bir bakıma beraber büyümüşlerdi. 5 yıl... Ayrıldıklarında uzun bir süre görüşmemişlerdi. Oysa kız o şiirin1 son dizelerindeki gibi hissetsin istemişti:
“Suçlayamam bırakıp gittiğin için beni.
  Şükür ki girdin yaşamıma.
  Selam Oza!”
Bazen aşk biterdi ve o zaman sürdürmemek daha iyiydi. Geçmişe öfke duymak yersizdi. Bitmiş olsa da, zamanında var olan o duyguların toplamının, kendisini oluşturan şey olduğunu bilmek, ne kadar acı verse de/verdiyse de/verecekse de o yaşanmışlıklara minnettar olmak...
Sonra sonra, başta çekingen, derken içten bir arkadaşlık başladı aralarında. Karşılaştıklarında soğuk birer merhabadan öteye gitmeyen konuşmaları, birbirlerini çocukluktan beri tanıyan insanlara özgü o teklifsiz sohbetlere bırakmıştı yerini.
Ve şimdi telefonda ona, kendisini “ne zaman arayabileceği”ne veya “ne zaman aramaması gerektiği”ne dair birtakım şeyler sıralamaktaydı. Kız bunun neden gerekli olduğunu anlayamıyordu, tüm bunlar ona anlamsız bir parodinin içindeymiş duygusu yaşatmanın ötesine geçmiyordu. “Senle olan ilişkimiz, problem oluyor.” dedi çocuk. Derken, “Ona 5 yıl sürdüğünü söylemedim.” dedi.  “3 ay beraberdik, sonra ... oldu. Bitti.” Kız çocuğun bu cümleyi gerçekten kurabilmiş olduğuna inanmak istemedi. Çocuk, “Kurmak zorundaydım. Yoksa anlamazdı, anlatamazdım.” dedi. “Ne hissettiğim ya da gerçeğin ne olduğu benim içimde. İçimdekini bilmesine gerek yok.” diye devam etti. “İyi de,” dedi kız, “Geçmişi yadsıman gerekmez ki. Birisine âşık olursun. Âşık olursunuz. Ve sonra bu biter. Sonra başka birisine âşık olursun. Olabilirsin. Birisine eskiden âşık olman bir başkasına âşık olmayacağın/olamayacağın anlamına gelmez ki.” “Sen hep böyleydin, farklıydın herkesten, hâlâ da bu dünyaya ait değil gibisin. İnsanlar senin baktığın gibi bakmıyorlar olaylara.” diye itiraz etti çocuk. Kızın aklında “3 ay sonra ... oldu ve ayrıldık.” cümlesi. Bunun dillendirilebileceğine inanamıyordu. Bu o kadar kişiseldi ki, nasıl olur da başkasına -hayatında hiç bir yeri olmayan bir başkasına- anlatılabilirdi, anlayamıyordu - o yüzden burada da dillendirmemek daha doğru - . Ama söylemişti işte. Kız, o günlerde Cemal Süreya’dan “Uçurumda Açan2”ı okuyordu – bazı vakitler uzun süre aynı şiiri okurdu böyle – ne tesadüf! “Birbirimizi kucaklarken neye yarar / Kucaklamıyorsak eski, yeni sevgilileri...” dizeleri döküldü dudaklarından. Çocuk, “Sen oyunu hiç bir zaman kuralına göre oynamadın.” dedi. Hesaplar üzerine kurulu bu ilişkide o da verilmesi gereken hesaplardan birisi olmuştu işte. Bu, çok acı geldi kıza. “Sen şiir seversin, C. Süreya’yı.” dedi kız. “Severim, ama onlar şiir. Gerçek hayat farklı.” dedi çocuk. Ne bekliyordu ki? Şiirin, ona göre hayatta bir karşılığı yoktu demek. Şiir onun için art arda yazılı güzel ve belki de zekice kelimelerden ibaret “havalı bulduğu” bir araçtı işte. Telefonu kapadığında, uzun yılların o kısa konuşmada tükenmiş olduğunu hissetti. Üşüdü.
Gustav Klimt - Water serpents II-detail

1OZA'DAN
XIV
Selam Oza, evde, geceleyin
Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun,
havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşlarını
Senin soluğundur duyduğum ses.
                 Selam Oza!

Nasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç
Bir kişi gibi, ürkerek giren bir göle,
Gerçekte korku olduğunu aşkın, söyle?
                Selam Oza!

Ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni?
Daha da korkunç,bir başına değilsen oysa:
Şeytan öylesine doyumsuz bir güzellik vermiş ki sana.
                Selam Oza!

Ey - insanlar, lokomotifler, mikroplar
Gerin kanatlarınızı elinizden geldiğince ona.
Harcatmam onun, dokundurtmam kılına.
                Selam Oza!

Yaşam bir bitki değilse aslında,
Neden dilimliyor, parçalıyor insanlar onu
                Selam Oza!
Ne acı bu denli geç rastlamak sana
Ve böylesine erken ayrı kalmak sonunda.

Karşıtlar getiriliyor bir araya
Bırak çekeyim kahrını ve acını kendime
Çünkü acılı kutbuyum mıknatısın ben,
Sense sevinçli. Dilerim sonuna dek kalırsın öyle.

Dilerim hiç bilmezsin ne denli hüzünlüyüm.
İnan, kendimle üzmeyeceğim seni.
İnan, ders olamayacak sana ölümüm.
İnan, yük olmayacağım sana yaşamımla.

Selam Oza, dilerim ışıl ışıl kalırsın hep
Bir sokak fenerinden sızan bir ışık gibi.
Suçlayamam bırakıp gittiğin için beni.
Şükür ki girdin yaşamıma.
             Selam Oza!
                            Andrey VOZNESENSKİ
                       Çeviren : Mehmet H. DOĞAN - Turgay GÖNENÇ

2UÇURUMDA AÇAN
Aşktın sen kokundan bildim seni
Bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu
Taşıttan indin sonra da karşıya geçtin
Elinde bir tuhaf çanta saçında soku

Akıl almaz işleri şu zambakgillerin
Sokakta bir sövgü gibi akıp gittin
Gözlerin sonsuz uzun sonsuz çekikti
Baksan uçtan uca Çin Seddi’ni görebilirdin

Yanındaki adam mutlaka kardeşindir
İstanbul öyle ağırbaşlı bir kent değildir
Aşktın sen gidişinden bildim seni
Neye yarar sağduyuyu aşmazsa şiir

Birbirimizi kucaklarken neye yarar
Kucaklamıyorsak eski yeni sevgilileri
Diyorum çoğunca evli kadınlar
Bu yüzden ölü yıkayıcısıdırlar

Bilir misin acaba ne demiş tilki
Kişi bir anda nasıl çarpılıverir
Kuliste yarasını saran bir soytarı gibi
Giderek nasıl anlaşılmaz olur sözleri

Ömer ki bir gölü balığı için değil
Kamışı için vergilendirdiydi
Ama değnek vurulurken zavallı uğruya
Yüzüne ve neresine gelmesin derdi

Selam size büyük durumlar doruk anlar
Dağ görgüsü kazanır Ağrı’yı bir kez görse de kişi
Marmara’dan yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeği
Okyanusu beş dakika seyretmekle kavrar

Belki de biraz geç rastladım sana
Ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza
1929 buhranı bile geç gelmemiş miydi
Eksikliğe mi alışmışız mutsuzluğa mı yoksa

Bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu
Ağır uykusu aldatılmış olanın
Ve aldatanın delik-deşik uykusu
Taşıttan indin sonra da karşıya geçtin

Divan Nâzım Hikmet İkinci Yeni
Kaç gündür adını düşünüyorum
Ne demiş uçurumda açan çiçek
Yurdumsun ey uçurum   
Cemal Süreya

1 yorum:

Ike dedi ki...

Şimdi daha iyi anladım seni. Bu yazını atlamıştım.