24 Mayıs 2012 Perşembe

...ve min el-garaib

“Murathan Mungan’ın şiiri,” dedi, “onu okumalıyım sana.” ”Ezberimde yok; gidiyoruz kalk, onu sana bugün okumam gerekli mutlaka.” Asmalımescit’teyiz, pazar, sıcak-serin bir Nisan günü, öğlen, bir bardayız, duvarın dibindeki kanepede oturuyoruz. Diğerleri de yok o sırada, “Ada yakın, orda buluruz kitabı!” Palas pandıras çıktık sokağa. Ada’ya girdik, sorduk kitapçıdaki görevliye “Murathan Munganlar nerede?” Hangi kitapta olduğunu hatırlamıyor, şiirin adı aklında ama. Tek tek bakıyor sayfalara. Yok. “İnsan Kitap var, oraya da bakalım.” diyor, “Haber de vermedik çıkarken, merak edecekler.” diyorum.
Yanımızda ne çantalarımız, ne cüzdanlar. Telefonu da bırakmışım barda. Benim ceplerimde biraz bozukluk. Onun telefonu yanında neyse, arıyorum “Biz geleceğiz, bekleyin mutlaka.” diyorum.
İnsan’da da yok. “Mephisto’da kesin vardır.” diyor kasadaki çocuk. Tünel’den Galatasaray’a çıkmışız, çaresiz biraz daha tırmanacağız.
Mephisto’da buluyor şiiri. Para yok yanımızda, bendeki bozukluklar işte, o kadar. Fotokopi makinası da yokmuş. Bir kâğıt, bir de kurşun kalem alıyoruz oradan. Oturuyor yere, yazıyor…
Dönüyoruz bara. Beklemişler bizi. Oturuyoruz. Cebinden çıkardığı katlanmış kâğıdı açıyor ve okuyor:

Ayaküstü Yaşanmış Aşk Hikâyeleri
1.
bildiğim kendimi bildim bileli âşık olduğum,
bildiğim ancak âşıkken var olduğum...
işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.
'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, '
demiş La Rochefoucauld
benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...

2.
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi,
kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
yaşayıp gidecek..

Dün şarkıları dinlerken “ah min el-aşk ve min el-garaib” sözleri düştü aklıma. Şiirse “ah min el…” diye fısıldayınca düştü usuma. “Aşktan ve gariplikten..” o zaman daha bir farklı tınladı havada.


Not 1: Bende el yazısıyla yazılmış kâğıtta şiirin sadece 2 bölümü yer alıyor. Oysa şiirin tamamı 4 bölümden oluşuyor. Ben sadece o kâğıtta yazılı kısmı paylaşmak istedim.

Not 2: Hat yazılarını çok severim. İnternette “ah min el-aşk ve min el-garaib” diye arayınca yukarıdaki hat yazısına rastladım, burada sadece “ah min el-aşk” kısmı var galiba. Maalesef Arapça harfleri hiç tanımıyorum, çok isterdim ama.

Hiç yorum yok: