OHAN. / AGOSAgos Gazetesi'nin internet sitesinden alınmıştır.
19 Ocak’ta halam ve babamla Osmanbey metrosunun Halâskârgazi-Pangaltı çıkışına yakın bir
yerde konuşlanmıştık. Taksim Meydanı’nda başlamıştı yürüyüş. Agos’un ilerisine
Şişli istikametine doğru uzanan kalabalığın diğer ucunun Taksim Meydanı’na
dayandığı söyleniyordu. Agos’un penceresinden okunan basın açıklamasını
anlamamızsa mümkün olmadı. O vakte dek belli belirsiz duyulan Ermeni ezgilerine
eşlik eden sloganların zaman zaman böldüğü sessizlik içinde, soğuk havanın kimi zaman bulutların ardından
görünen güneşle biraz olsun kırıldığı öğle saatlerinde acı dolu, öfke dolu,
isyan dolu bekleyiş...
They call me The Wild Rose
But my name was Elisa Day Why they call me it I do not know For my name was Elisa Day From the first day I saw her I knew she was the one She stared in my eyes and smiled For her lips were the colour of the roses That grew down the river, all bloody and wild When he knocked on my door and entered the room My trembling subsided in his sure embrace He would be my first man, and with a careful hand He wiped at the tears that ran down my face They call me The Wild Rose But my name was Elisa Day Why they call me it I do not know For my name was Elisa Day On the second day I brought her a flower She was more beautiful than any woman I'd seen I said, "Do you know where the wild roses grow So sweet and scarlet and free?" On the second day he came with a single red rose Said: "Will you give me your loss and your sorrow" I nodded my head, as I lay on the bed He said, "If I show you the roses, will you follow?" They call me The Wild Rose But my name was Elisa Day Why they call me it I do not know For my name was Elisa Day On the third day he took me to the river He showed me the roses and we kissed And the last thing I heard was a muttered word As he knelt (stood smiling) above me with a rock in his fist On the last day I took her where the wild roses grow And she lay on the bank, the wind light as a thief And I kissed her goodbye, said, "All beauty must die" And lent down and planted a rose between her teeth But my name was Elisa Day Why they call me it I do not know For my name was Elisa Day |
Bana Yaban Gülü diyorlar
Oysa Elisa Day’di adım
Neden böyle dediklerini bilmiyorum
Elisa Day olduğundan adım
Onu gördüğüm ilk gün, anlamıştım, oydu aradığım
Gözlerimin içine baktı ve gülümsedi
Dudakları güllerin rengindeydi
Nehrin aşağısında büyüyenlerden, hepsi kan rengi ve yabani
Kapımı çalıp odaya girince
Titremem yatıştı onun güvenli kucağında
İlk erkeğim olacaktı, dikkatlice, eliyle
Sildi yüzümden süzülen yaşları
Bana Yaban Gülü diyorlar
Oysa Elisa Day’di adım
Neden böyle dediklerini bilmiyorum
Elisa Day olduğundan adım
İkinci gün bir çiçek götürdüm ona
Güzeldi tüm gördüğüm kadınlardan
Dedim, “Biliyor musun bittikleri yeri yaban güllerinin
Tatlı, kıpkızıl ve hür?”
İkinci gün geldi elinde tek bir kırmızı gülle
Dedi, “Bağışlar mısın bana kaybını ve kederini,”
Onayladım başımla, yatakta uzanmışken ben
Dedi, “İzler misin beni, sana gülleri gösterirsem?”
Bana Yaban Gülü diyorlar
Oysa Elisa Day’di adım
Neden böyle dediklerini bilmiyorum
Elisa Day olduğundan adım
Üçüncü gün nehre götürdü beni
Gösterdi bana gülleri ve öpüştük
Ve duyduğun son şey boğuk bir kelimeydi
Avucunda bir taşla, eğilirken üzerime benim
Sonuncu gün yaban güllerinin yetiştiği yere götürdüm onu
Ve nehrin kenarında uzanırken o, bir hırsız gibi çıkageldi rüzgâr
Ve elveda öpücüğü kondurup dudaklarına, dedim, “Güzel olan her şey
ölmeli sonunda.”
Ve eğildim ve bir gül yerleştirdim dişlerinin arasına
Bana Yaban Gülü diyorlar
Oysa Elisa Day’di adım
Neden böyle dediklerini bilmiyorum
Elisa Day olduğundan adım
|
Michelangelo Merisi da Caravaggio, Narciso
(Narcissus)
John William Waterhouse, Narcissus and Echoaa
Banksy - There is Always Hope. South Bank London, UK.