Geçen cumartesi bir arkadaşla Nardis’te Elif Çağlar konserine gittik. Aynur
Doğan ve Jehan Barbur’la beraber Türkiye’de en sevdiğim diğer bir kadın şarkıcı
da Elif Çağlar. Bu 3 kadını defalarca dinlemeye gidebilirim. Her zaman
sürprizler vadeden canlı performansları çok iyi, onları dinlerken asla
sıkılmıyorsunuz, en önemlisi duyguları size aktarmaktaki başarıları...
Burada bir es verip Elif Çağlar'ın Akustikhane'de seslendirdiği The Roots'la Erykah Badu cover'ı olan "You Got Me"yi dinlemekle başlayalım istiyorum konser izlenimlerime:
Elif Çağlar-You Got Me /Akustikhane
Elif Çağlar, albüm şarkılarından ziyade farklı müzik türlerine ait şarkılar
yorumlayacağını belirterek başladı
konsere. Daha önce gittiğim konserlerine göre hüznün daha baskın olduğu bir
performans oldu. (Elif Çağlar’ı daha önce bir kez Babylon’da, bir kez de Bebek
Şenliği’nde dinlemiştim.) Arada daha tempolu şarkılarla enerjiyi yükseltmesini
de bildi. Bu dengeyi iyi ayarlamasından olsa gerek 3 saat sürmesine rağmen konserde ne yoruldum ne de sıkıldım. Elif
Çağlar konserleri bol sürprizli oluyor. Bir jazz veya soul şarkıyı söylerken
eskilerden bir şarkının nakaratı girebiliyor araya. Şarkının bilinen halinden o
kadar ayrı bir yorumla söylüyor ki, hem kendisinin kılabiliyor şarkıyı hem de
diğer şarkıyla şaşırtıcı bir uyum yakalıyor. 90’ların ortalarında Everything but The Girl’ün Missing şarkısını Todd Terry remixiyle dinlemişseniz, Elif Çağlar yorumunun çok
farklı gelmesi de doğal aslında. Veya No
Doubt’tan Don’t Speak’in, bir başka
klasiğe ne de güzel uyum sağladığını görmek şaşırtıcı. Gecenin bence en güzel
sürprizi olan Rolling Stones’tan Satisfaction ise hep bir ağızdan söylendi.
Elif Çağlar albümden de bir kaç şarkı söyledi o gece. Sözü açılmışken 2011
çıkışlı M.U.S.I.C. çok başarılı bir albüm. Vokallerin yanı sıra
özellikle müzikal arka plan çok ama çok güçlü, buradaki yetkinlik gözünüze
çarpıyor bir bakışta. Tekrar konsere dönersek, Jamaica albümden söylediği şarkılardan birisi, hafızam
yanıltmıyorsa ilkiydi. Albümde, Jamaica’da Bilal Karaman gitarıyla –her zamanki
gibi– pek nefis eşlik ediyor şarkıya. Nardis’te Bilal Karaman yoktu, ama
kontrbasta Kağan Yıldız da ayrı bir lezzet
kattı şarkıya. Bu arada Elif Çağlar’a piyanoda Murat Bedikyan’ın,
davulda programda Ferit Odman görünmesine rağmen ismini şu an hatırlayamadığım
başka birisinin eşlik ettiğini de
eklemeliyim. Şarkının hikayesinden de kısaca söz etti Elif Çağlar:
Amerika’da okurken (kendisi New Yorklarda Jazz üzerine yüksek lisans yapmış
bir hatundur aynı zamanda) televizyonda sürekli Jamaica’nın turistik reklamları
yayınlanırmış. Hep gitmek istemesine rağmen dersleri ve ödevleri o kadar çokmuş
ki gitmesi bir türlü mümkün olmamış. Bir gün, yine bu reklamlardan birisini
izledikten sonra bu şarkıyı yazmış.
O zaman şimdi, yine aynı Akustikhane programından Jamaica performansını paylaşmanın sırasıdır. Evet burada albümdeki gibi Bilal Karaman var, ve çok ama çok başarılı -hakeza You Got Me'de de-. Bu arada alto saksofon çalan kişinin (alto saksofon bu, yanılmıyorum di mi) adını bilemiyorum, ve bulamadım da, bin özür.
Ee şimdi şarkıdan söz edip çevirisini de koymadan edemiyorum. Tabi ki çalakalem bir çeviri, İngilizcesini okuyup ama bu kelimenin karşılığı bu değil ki demeyin, zira önemli olan ana fikir, değil mi (!) :
O zaman şimdi, yine aynı Akustikhane programından Jamaica performansını paylaşmanın sırasıdır. Evet burada albümdeki gibi Bilal Karaman var, ve çok ama çok başarılı -hakeza You Got Me'de de-. Bu arada alto saksofon çalan kişinin (alto saksofon bu, yanılmıyorum di mi) adını bilemiyorum, ve bulamadım da, bin özür.
Ee şimdi şarkıdan söz edip çevirisini de koymadan edemiyorum. Tabi ki çalakalem bir çeviri, İngilizcesini okuyup ama bu kelimenin karşılığı bu değil ki demeyin, zira önemli olan ana fikir, değil mi (!) :
My baby came to me today
And told me to pack all of my things
up
So happy he was, with a laughter in
his eyes
He said “we're going to Jamaica”
I said "you may be nice, young
but you're not the leader,
Bet you didn't know you're on the
wrong destination"
But he didn't care, so I wished him
welfare in Jamaica
He went away and I'm here by the
window
Tryin' to catch a glimpse of sun
Well, he went away and I'm here by
the
window
Tryin' to catch a glimpse of sun
I've got no forest in which I can run
and run,
I've got no freedom, I've got things
to do
Mama used to think I was the crazy in
the family
But I can't even go to Jamaica
I wanna swim in the sea
That we see when they show
commercials on TV
I wanna help the fishermen catch the
fish
I wanna help the fish get away from
the fishermen
He went away and I'm here by the
window
Tryin' to catch a glimpse of sun
Well, he went away and I'm here by
the
window
Tryin' to catch a glimpse of sun
I wanna sit under a palm tree
I wanna think of my own country
I wanna listen to an old and wise man
Talking about equality and peace and
one love
I want him to tell me
I want him to tell me
I want him to look me in the eye and
tell me
That everything's gonna be just fine
Everything's gonna be just fine
Everything, everything, eveything's
gonna be just fine
Everything's gonna be OK
Everything's gonna be OK
Everything oh, everything oh
Everything's gonna be OK
But i'm stuck in the traffic and i'm
getting frantic
Nothing is static, I need a new
tactic
I'm stuck in the traffic, and though
i'm always frantic
This time I looked around and said
“oh, f.. it!”
|
Bebeğim bugün gelip
Öteberimi toplamamı söyledi
Çok mutluydu, gözlerinde kocaman
gülümseme
“Jamaica’ya gidiyoruz”, dedi
“Tatlı olabilirsin, ufaklık ama
Patron olan sen değilsin,
İddiaya girerim ki yanlış adreste olduğunun farkında bile değilsin.” dedim ona
Fakat o aldırmadı, ben de Jamaica’da
mutluluklar diledim ona
O gitti ve ben burada pencerenin
önünde
Bir güneş ışını olsun yakalamaya çalışıyorum
Pekâlâ, o gitti ve ben burada
pencerenin önünde
Bir an olsun güneşi görebilmek için
Çabalayıp duruyorum
Koşup
duracağım bir orman bile yok,
Ne de özgürlüğüm, yapacak işlerimse bir sürü
Annem ailenin
en çılgını olduğumu düşünür durur
Aslında
Jamaica’ya bile gidemiyorum,
durum bu
Bense yüzmek istiyorum
Şu TV’deki reklamlarda görünen
denizde
Balıkçıların balık yakalamalarına
yardım etmek istiyorum
Ve balıkların balıkçılardan
kaçmalarına yardımcı olmak
O gitti ve ben burada pencerenin
önünde
Bir güneş ışını olsun yakalamaya
çalışıyorum
Pekâlâ, o gitti ve ben burada
pencerenin önünde
Bir an olsun güneşi görebilmek için
Çabalayıp duruyorum
Bir palmiyenin altında oturmak
istiyorum
Memleketimi düşünmek istiyorum
Yaşlı ve bilge adamı dinlemek
istiyorum
Eşitlik ve barış ve aşktan söz eden
Ondan bana söylemesini istiyorum
Ondan bana söylemesini istiyorum
Gözüme bakmasını ve söylemesini
istiyorum
Her şeyin iyi olacağını
Her şeyin nihayet düzeleceğini
Her şeyin, her şeyin, her şeyin
sonunda iyi
olacağını
Her şeyin yoluna gireceğini
Her şeyin yoluna gireceğini
Her şeyin ah, her şeyin ah
Her şeyin yoluna gireceğini
Fakat trafikte sıkışıp kaldım ve
çileden çıkmak üzereyim
Hiçbir şey durmuyor, yeni bir taktik
gerekli
Trafikte mahsur kaldım ve zaten çıldırmam
daim
Derken bakındım etrafa ve “Aman be,
s.. et!”
dedim
|
Konser yine albümden bir şarkıyla “Universal Love” ile sonlandı
diyemiyorum, zira ısrarlı alkışlarla bis yaptılar bir kez de. Ağır bir şarkıyla
–hafızam sağ olsun onun da ismini hatırlamıyorum tabi ki– konseri sonlandırdılar.
Biz de arkadaşımla, suratlarımızda kocaman birer gülümseme Galata’nın boş
sokaklarına dalıp evlerimize yollandık.
Son olarak başka bir Akustikhane programından, yine bir albüm şarkısı Circus Love (kontrbasta Ozan Musluoğlu, ve piyanoda bilmiyorum kim? ) :
* Universal Love’ın sözlerinde geçen 2 dize. Şarkının
sözlerinin tümüyse şöyle (şimdi bu şarkının çevirisini de yapmamı beklemeyin,
şarkının adına atıfla sözler de adeta evrensel) :
He started talking to me in Spanish
I could not quite get what he said
"Sorry boy, no hablo español"
But he did not give up the idea
Of me coming from south
He said "howdy", I said "I'm from Turkey"
He thought that it was great
But I was sure he could not find it on the map
But he did not give up
And I did not want him to give up
We kept on talking
The more we talked
We saw how different we were
But we decided we were gonna be patient
'Cuz ours was not only a matter of
Either - either, neither - neither
Still we did not bother
He laughed at my accent
Showed me the ways to correct it
He kept on givin' me
Sweet universal love
And so I said honey
For you I can be
From Carolina or Canada
And if you like to hear country music
I'll learn a few tunes
And I'll sing them in Portuguese
When we visit China
Sweet Alabama, Georgia
As long as you love me
With a love above all this
I can be from Mars
I can be from Texas
'Cuz love's universal
Love's fundamental
Love is the answer
Love's what we're here for
Love has no different looks
No different books
No different tunes
Nothin' to lose
Love, love is the answer
Love is the answer
Love's universal
Love's universal
Love's what we're all here for
----
Circus Love - Elif Çağlar / Akustikhane
2 yorum:
Hava, laciverdin az öncesi mavilikte. Vakitlerden yaz. Akasya kokuları. Kısa şortunun örtmeye yetmediği çırpı bacakların tüm mahallenin tozu toprağına belenmiş, adeta bir kül rengine dönüşmüş. Bir duvardan ötekine nasıl atlanır gibi saçma şeyleri hüner bilip arkadaşlarına sergilerken, yani tam oyuna dalmışken; bir ses:
- Filiiiiiiiiiiiiiiiiiiz, Uğuuuuuuuuuuuuuuuuurrr, Aliiiiiiiiiiiiiiii (ya da isminiz her neyse) İçeri gel artık! Haydi kızım/oğlum bak hava kararıyor.
- Tamam anne geliyorum. Biraz daha...
İşte bu "biraz daha"nın vakte sığmaz haylazlığı mevcut Elif ÇAĞLAR'ın sesinde. E zaten aşk da vakte sığmaz haylazlık değil midir ya da had hudut tanımayan, yersiz yurtsuz bir aşırılık hali?
"İşte bu "biraz daha"nın vakte sığmaz haylazlığı mevcut Elif ÇAĞLAR'ın sesinde."
Daha iyi ifade edilemezdi, bayıldım..
Yorum Gönder