30 Ağustos 2012 Perşembe

Kaktüs çiçeği

Pazar (26 Ağustos) itibariyle –maalesef– İstanbul’a döndüm. İstanbul yine nemli, sıcak ve bunaltıcıydı. Evden ayrı kaldığımda odamı özlemiş olurum, bu sefer odamı bile özlememişim. Yine de bizi bekleyen güzel bir sürpriz varmış evde.

Mutfak penceresinin önünde dizili kaktüslerden birisi çiçek açmış: HARİKULADE!


Kaktüslerin çiçekleri bana hep şaşırtıcı gelmiştir; bizdekiler öyle ya da. Uzunca bir sapın ucunda koskocaman bir çiçek. İnce sap çiçeği taşıyamamış ve yarısından lif lif ayrılmaya başlamış. Annem bir çıtayla gövdeyi desteklemeye çalıştı. “Ertesi gün, günışığında fotoğrafını çekerim,” diye düşündüm başta. Annem hatırlattı, bir günlük olabilirmiş kaktüsün çiçeği. Ben de bir iki fotoğraf çekiverdim o an iyi kötü. İyi ki çekmişim; ertesi gün sap çiçeği taşıyamayıp kopmuştu. Çiçek birkaç gün de ufak bir bardağın içindeki suda yaşamaya devam etti, soldu sonra. Olur mu bilmem kurutmak için yerleştirdim bir kitabın arasına, belki bir mektup ya da karta iliştirip gönderirim bir arkadaşa.


1 yorum:

piktobet dedi ki...

dikenli şeylerin çiçek açması bir başka oluyor.