Geçenlerde
internette bir şeyler okurken rastladım aşağıdaki anekdota. Politik bir yazıda
geçiyor olması gerek ya, çok da önemli değil ayrıntısı. Her neyse bugün bir
arkadaşım aradı beni, uzaklardan. Bir mail atmıştı geçtiğimiz günlerde (nasıl
da güzel bir maildi, her zamanki gibi); yanıt vermemiştim yazdığına. Şaka
yollu, “Mailde küfürlü konuştum bir iki, ondan mı cevap vermedin?” diye sordu.
Ben severim argo konuşmayı, çok da terbiyeli sayılmam aslında. Usturuplu derler
ya, kimi durumların hakkıdır öylesi. Bazen olur, ağız dolusu küfretmek de
gerekir. Her neyse, usturuplu küfür ve argo diyince de üstad Can Yücel’dir
kanımca. Aklıma aşağıda alıntılayacağım anekdotu mail atmak geldi ya başta, sonra bloğa koymaya karar verdim. Hikâye birçok sitede yer alıyor, ancak
herhangi yazılı kaynak da gösterilmemiş. İçerikse -bir virgül eksik bir nokta
fazla- nerdeyse birbirinin aynısı… Kaynakla ilgili bu açıklamayı da yaparak
anekdotu paylaşıyorum:
Yazılarında
"göt" kelimesini açık açık kullandığı için mahkemeye verilen Can Yücel,
mahkemede hâkimin “Sayın Yücel neden böyle yazdınız? Biliyorsunuz ki bu tür
kelimeleri yazmak yasaktır ve suçtur.” sorusuna “Ne diyeyim hâkim bey. Bizim köyde göte göt derler de ondan.” diye cevap verir, ancak
öncesinde bir de fıkra anlatır:
Bir köyde ateşli bir hasta vardır; köylüler hastayı kasabaya doktora götürür. Koca devletin koca doktoruna!
Doktor hastaya fitil verir ve köylülere köye döndükleri gibi hastaya fitili
anüsten vermelerini söyler.
Köylüler tabi 'tamam dohtor bey' diyip köye
giderler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse ‘anüs’ ne
demektir bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın
durumu da gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin
koca doktoruna telefon etmeye karar verir, ama kimse buna yanaşmaz. Ne cüret
değil mi doktoru arayacak bir köylü…
Neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul
eder. Bütün köylü toplanır santrale; muhtar arar "biz ne yapacaamızı
bilemedik dohtor bey…" der. Karşıdan doktor bir şeyler söyler. Muhtar
döner arkasına:
"Makattan verin dedi, dohtor" der. Yine
tüm köye sorarlar; komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar, ama makat ne
bilen yoktur yine. Hasta ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor.
İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir
kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse aramak istemez doktoru. Sonunda
yine biri kandırılır. Telefonun başına geçer, ama bir yandan söylenmektedir "çok
kızacak dohtor çok!" diye.
Sonunda telefonu açıp durumu anlatır; doktor bir
şeyler söyler yine. Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner:
“Çok kızacak demiştim; götüne sokun dedi, götüne.
"
Can Yücel’in bu davadan beraat ettiğini de – rivayet odur ki – ekleyeyim.