1
önceki yazımı CocoRosie’ye ait olan ve Antony Hegarty ile beraber
seslendirdikleri harikulade “Beautiful Boyz” şarkısıyla bitirmiş ve sözlerin
Jean Genet’ye dair olduğunu belirtmiştim. Sözleri çevirmeye kalksam mı
bilemedim, biraz da üşendim doğrusu. Bir ara oturup çevirmeye çalışayım, ama
şimdilik sözleri ekliyorum. Bir de yıllar yıllar önce, dayımların gömme
dolabında bulduğum bir yığın eski dergi ve kitap içinde 1990 yılına ait Düşün
Dergisi’nde Jean Genet’nin yaşamöyküsünü okumuştum. Çok etkilendiğimden,
İstanbul’a döner dönmez Hizmetçiler (Les Bonnes) adlı oyununu almıştım (çok da
beğenmiştim). Her neyse, dergideki bu ilginç hayat hikâyesini aşağıda şarkı
sözlerine müteakip aynen alıntılıyorum.
Beautiful Boyz
Born illegitimately
To a whore most likely
He became an orphan
Oh what a lovely orphan
He was sent to the reformatory
Ten years old was his first glory
Got caught stealing from a nun
Now his love story had begun
Thirty years he spent wandering
A devil's child with dove wings
He went to prison
In every country he set foot in
Oh how he loved prison
How awfully lovely was prison
All those beautiful boyz
Pimps and queens and criminal queers
All those beautiful boyz
Tattoos of ships and tattoos of tears
His greatest love was executed
The pure romance was undisputed
Angelic hoodlums and holy ones
Angelic hoodlums and holy ones
All those beautiful boyz...
To a whore most likely
He became an orphan
Oh what a lovely orphan
He was sent to the reformatory
Ten years old was his first glory
Got caught stealing from a nun
Now his love story had begun
Thirty years he spent wandering
A devil's child with dove wings
He went to prison
In every country he set foot in
Oh how he loved prison
How awfully lovely was prison
All those beautiful boyz
Pimps and queens and criminal queers
All those beautiful boyz
Tattoos of ships and tattoos of tears
His greatest love was executed
The pure romance was undisputed
Angelic hoodlums and holy ones
Angelic hoodlums and holy ones
All those beautiful boyz...
Jean Genet (1910 - 1986)
Doğduktan hemen sonra annesinin terk ettiği evlilik dışı bir çocuk olan Genet, önce yetimhanelerde, sonra da bir köylü ailesinin yanında büyüdü. 10 yaşında hırsızlıkla suçlandı ve gönderildiği Mettray ıslahhanesinden tamamen toplum dışına itilmiş bir delikanlı olarak kaçtı. Bundan sonraki yaşamının büyük bir bölümünü kanun dışı olarak geçirdi: İspanya' da dilencilik ve homoseksüel fahişelikten hapse atıldı, İtalya' da yankesicilikten, Arnavutluk'ta sığır hırsızlığından yattı. Polonya'da piyasaya sahte para sürmekten, Hollanda'da ülkeye uyuşturucu sokmaktan tutuklandı. Alman işgali sırasında Fransa'da Fresnes cezaevinde olan Genet, 1942' de bir iddia üzerine, müşterisini öldüren bir homoseksüele ithaf ettiği ilk şiirini yazdı. Yine aynı cezaevinde yazdığı ilk romanı Notre Dame de Fleurs (1944) ile Cocteau, Sartre ve Simon de Beauvoir'ın ilgisini çekti. Bu ve bundan sonraki romanı olan Miracle de la Rose'da (1946) Genet büyük bir dil ustalığıyla kendi dünyasını anlatır. Genet'yi reddeden burjuva toplumun reddidir bu dünya: Suç ve sapıklık normal, cinayet ve ihanet kahramanlıktır. Genet'nin zarif hatta törensel bir Fransızcayla yazmayı, edebiyat ve sanat konusundaki bilgilerini nasıl öğrendiği hala bir sırdır.
Pompes Funebres (1974) ve Quenerelle de Brest adlı iki romanından sonra Genet
1948’de artık ün kazanmış olmasına rağmen onuncu kez hırsızlıktan hüküm giydiği
için müebbet hapse mahkûm oldu. Ancak birçok tanınmış yazarın imzaladığı bir
dilekçe ile affedildi. Aynı yıl otobiyografisine en yakın kitabını Journal de
Voleur’ü yayımladı ve daha sonra tiyatro ile ilgilenmeye başladı.
İlk oyunu Haute Surveillance, ikincisinden (Les Bonnes) ancak iki yıl sonra 1949’da sahnelenebildi. Les Bonnes ise Genet için bir çeşit intikamdı. Artık karşısında tiyatroda canlı seyirciler vardı; hırsız Genet’nin toplum karşıtı fantezilerini seyretmek için para ödüyorlardı. Özgürlük ve ün Genet’nin bir süre için bunalıma girmesine neden oldu: altı yıl boyunca hiç bir şey yazmadı. Le Balcon (1956) ile Uyumsuzluk Tiyatrosu evrenine girdi. Les Negres (1957) ve Les Paravents (1961) adlı oyunlarını bazı eleştirmenler "Tiksinti tiyatrosu" olarak da nitelendirdiler. Les Paravents (Paravanlar) oyununda Genet, Cezayir savaşı çerçevesinde yine toplum dışı insanların yanında ve güçlülerin karşısında yer alır. Açık havada ve dört katlı bir sahnene oynanması için düşünülen bu oyun, anal erotizm, ama daha çok da içerdiği siyasi imalar yüzünden 1966'ya kadar Fransa'da oynanmadı.
Genet'nin
1940'larda çektiği Un Chant d' Amour adlı filmi de homoseksüelliği yücelttiği
için yaygın seyirci kitlesine ulaşamadı.
Kaynak: Yeni Düşün
Üç Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Bahar 1990
Üç Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
Bahar 1990
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder