|
"I want to talk
to you as openly as I can, but my heart is empty. The emptiness is a mirror
turned towards my own face. I see myself in it, and I am filled with fear and
disgust. Through my indifference to my fellow men, I have isolated myself
from their company. Now I live in a world of phantoms. I am imprisoned in my
dreams and fantasies.”
(Antonius Block, “Seventh Seal” by Ingmar
Bergman)
|
Sisyphos
başlıklı yazımı (Nick Cave’in “Where do we go now but nowhere?” şarkısını
yorumlamaya çalıştığım yazı) yazarken şarkı sözleri bir yerde aklıma
Bergman’ın Yedinci Mühür filmini getirmişti. Bu esnada bazı sahneleri ararken
filmin senaryosunu da indirmiştim. Yukarıda alıntıladığım paragraftan oldukça
etkilendim; açıkçası filmi Türkçe altyazılarla izlemiştim, bu sözlerin
geçtiğini hatırlamıyorum. Tabi “yıllar önce izlediğin filmde geçen sözleri
hatırlayabileceğini mi sanıyorsun sen?” tarzı bir soru gelebilir aklınıza,
ancak o paragraf ve sonrasında gelişen konuşma o kadar etkileyici ki,
unutacağıma ihtimal vermiyorum. Hele mevzu bir Bergman filmiyse hele de Yedinci
Mühür ise… (Burada bir parantez açıyorum zira filmi 2 kere izledim ki benim
gibi film izleme özürlü birisi için filmden ne kadar etkilendiğimin kanıtı.) Neyse
bu paragrafın yer aldığı bölümü de içeren 2 sahneyi bu senaryo metninden
hareketle çevirmek istedim. Filmin orijinal dili İsveççe ancak ben İngilizce
senaryo çevirisini [1] kullanmak durumundayım. İngilizce çeviri ne kadar iş görür
bilemem ama filmin özünü düşündüğümde Türkçe çevirilerin (Nette filmin birçok Türkçe
altyazısını bulabilirsiniz) oldukça ilerisinde olduğu su götürmez. İngilizce
senaryodaki dili, filmin İngilizce altyazılarından daha etkili bulduğum için
senaryodan çevirmeyi tercih ettiğimi tekrarlamak istiyorum. Ayrıca yukarıda
iddia ettiğim gibi Türkçe altyazılarda bu cümlelerin oldukça farklı ve eksik çevrildiğini
de ekleyeyim. Senaryo kesitlerinden önce sahneyi birkaç cümleyle betimleyen
kısa açıklamalar da koydum.
1
Açıklama: Filmin başlangıcı… Şövalye Antonius Block ve ona
eşlik eden Jons sahilde görünmektedir. Jons gürültülü bir şekilde
horlamaktadır. Antonius Block bir süre sonra kıyıda dizleri üzerine çöker,
ellerini önünde kavuşturup sabah duasını mırıldanmaya başlar.
Senaryodan:
…Antonius
Block ardına döner. Arkasında siyahlar içinde bir adam durmaktadır. Suratı
oldukça soluktur ve ellerini pelerininin geniş kıvrımları içinde saklamaktadır.
ŞÖVALYE: Kimsin sen?
ÖLÜM: Ölüm.
ŞÖVALYE: Benim için mi geldin?
ÖLÜM: Uzun zamandır yanında yürüyorum.
ŞÖVALYE: Farkındayım.
ÖLÜM: Hazır mısın?
ŞÖVALYE: Bedenim korkuyor, ama ben değil.
ÖLÜM: Doğrusu bunda utanılacak bir şey yok.
Şövalye
ayakları üzerinde yükselir. Titremektedir. Ölüm, Şövalye’nin omuzlarını sarmak
için pelerinini açar.
ŞÖVALYE: Bekle bir dakika.
ÖLÜM: Herkes aynısını der. Sana ayrıcalıkta
bulunamam.
ŞÖVALYE: Satranç oynuyorsun, değil mi?
Ölüm’ün
gözlerinde bir merak parıltısı alevlenir.
ÖLÜM: Bunu nerden biliyorsun?
ŞÖVALYE: Resimlerde görmüştüm. İlahilerde
söylendiğini işitmiştim bir de.
ÖLÜM: Evet, esasında iyi bir satranç oyuncusu
diyebilirim kendim için.
ŞÖVALYE: Fakat benden daha iyi olamazsın.
Şövalye
arkasında tuttuğu büyük kara çantanın içini karıştırır ve küçük bir satranç
tahtası çıkarır. Satranç tahtasını dikkatlice yere yerleştirdikten sonra
taşları dizmeye başlar.
ÖLÜM: Neden benle satranç oynamak istiyorsun?
ŞÖVALYE: Kendimce nedenlerim var.
ÖLÜM: Pekâlâ, dediğin gibi olsun.
ŞÖVALYE: Senin karşında dayanabildiğim sürece hayatta
kalacağım. Eğer kazanırsam beni özgür bırakacaksın. Anlaştık mı?
Şövalye,
ansızın gülümseyen Ölüm’e doğru iki yumruğunu uzatır. Ölüm, Şövalye’nin
ellerinden birini işaret eder: siyah piyonun olduğu el…
ŞÖVALYE: Siyahlar senin.
ÖLÜM: Gayet isabetli... Sence de öyle değil mi?
Şövalye
ve Ölüm satranç tahtasının üzerine eğilir. Kısa bir duraksamadan sonra,
Antonius Block şahın önündeki piyonunu 2 ileri sürer. Ölüm de aynı hamleyle
cevap verir.
2
Açıklama: Antonius Block kiliseye gelmiştir. Günah çıkarmak
için kabine girer. Papazın yerine Ölüm’ün geçtiğinden habersizdir.
Senaryodan:
…Bir
an için Ölüm’ün yüzü kafes ardından belirir, fakat Şövalye onu göremez.
ŞÖVALYE: Seninle olabildiğince açık konuşmak
istiyorum, ama kalbim bomboş.
ÖLÜM: …
ŞÖVALYE: Boşluk, adeta kendi suratıma çevrilmiş bir
ayna... İçinde kendimi görüyorum; içimi korku ve iğrenme kaplıyor.
ÖLÜM: …
ŞÖVALYE: İnsanoğluna olan ilgisizliğim beni
onlardan kopardı. Şimdi hayali bir dünyada yaşıyorum. Kendi rüyalarımın ve
fantezilerimin mahkûmu haline geldim.
ÖLÜM: Ve hâlâ ölmek istemiyorsun.
ŞÖVALYE: Evet, istiyorum.
ÖLÜM: Neyi bekliyorsun o halde?
ŞÖVALYE: ‘Bilmek’ istiyorum.
ÖLÜM: Garanti istiyorsun yani.
ŞÖVALYE: Nasıl istersen öyle de. Tanrı’yı duyularla
kavramak istemek akıl almaz bir şey mi? Neden O kendini yarım ağız vaatlerin ve
görülmeyen mucizelerin sislerinin ardına saklıyor?
ÖLÜM: …
ŞÖVALYE: Kendimize bile inanmazken inananlara nasıl
inanabiliriz ki? İnanmak isteyip inanamayan bizleri bekleyen ne? Peki, ne
inanmak isteyen, ne de inanmayı beceremeyenlere ne olacak?
Şövalye
susar ve cevap verilmesini bekler, ancak ne kimse konuşur ne de cevap verir.
Mutlak bir sessizlik hâkimdir ortama.
ŞÖVALYE: Neden içimdeki Tanrı’yı öldüremiyorum?
O’nu lanetlediğim, kalbimden söküp atmak istediğim halde neden can acıtıcı ve
aşağılayıcı bir şekilde içimde yaşamaya devam ediyor? Neden, her şeyin ötesinde, durmadan değişen
bir gerçek mi O bir türlü kurtulmayı başaramadığım? Beni duyuyor musun?
ÖLÜM: Evet, duyuyorum.
ŞÖVALYE: Ben ‘bilme’yi istiyorum, iman ya da
varsayım değil istediğim, sadece bilgi. Tanrı’nın bana elini uzatmasını,
kendini göstermesini ve benle konuşmasını istiyorum.
ÖLÜM: Ama O sessiz kalıyor.
ŞÖVALYE: Karanlıkta O’na sesleniyorum fakat orda
kimse yok sanki.
ÖLÜM: Belki kimse yoktur.
ŞÖVALYE: O zaman hayat acımasız bir dehşetten ibaret. Hiç kimse, her şeyin hiçlikten ibaret olduğunu bilerek ölüme rağmen yaşayamaz.
ÖLÜM: Çoğu insan ne ölümü ne de hayatın
boşunalığını düşünür.
ŞÖVALYE: Fakat gün gelecek, yaşamın o son anı
gelecek ve o zaman karanlığın içine bakmak zorunda kalacaklar.
ÖLÜM: Ve o gün geldiğinde…
ŞÖVALYE: Korkularımız yüzünden bir imaj
oluşturuyoruz ve bu imaja Tanrı diyoruz.
ÖLÜM: Endişelisin…
ŞÖVALYE: Ölüm bu sabah beni ziyaret etti. Beraber
satranç oynuyoruz. Cezamın geçici olarak ertelenmesi bana hayati bir meseleyi
halletme şansı veriyor.
ÖLÜM: Mesele nedir?
ŞÖVALYE: Hayatım beyhude bir arayıştan ibaret;
amaçsızca gezinmeler, anlamı olmayan bir dolu konuşma… Bunun için ne kendimi
suçluyorum, ne de kimseye kızıyorum. Zira insanların birçoğunun hayatı da
oldukça benzer. Fakat ben ölümümün geçici de olsa ertelenmesini anlamlı bir
eylem için kullanacağım.
ÖLÜM: Ölümle satranç oynamanın nedeni bu mu?
ŞÖVALYE: Yetenekli bir rakip, ancak ben de şimdiye
dek tek bir taşımı kaybetmiş değilim.
ÖLÜM: Nasıl Ölüm’e karşı galip geleceksin ki?
ŞÖVALYE: Henüz keşfedemediği fil ve at
kombinasyonuyla… Bir sonraki hamlede kanatlarını çökerteceğim.
ÖLÜM: Bunu hatırlayacağım.
Ölüm
günah çıkarma kabininin parmaklıklarından kısa bir an için suratını gösterir
ancak birden kaybolur.
ŞÖVALYE: Beni aldatıp kandırdın. Tekrar görüşeceğiz
ve ben bir yolunu bulacağım.
ÖLÜM: (Görünmez)Handa buluşup oyunumuza orada devam
edebiliriz.
Şövalye
elini kaldırır ve ufak pencereden sızan günışığında onu inceler.
ŞÖVALYE: Bu, benim elim. Onu hareket
ettirebiliyorum, içinden geçen kanın atışını hissedebiliyorum. Güneş gökyüzünde
hâlâ tepede ve ben, Antonius Block, Ölüm’le satranç oynuyorum.
Elini
yumruk yapar ve şakağına kaldırır.
Not:
1. parçanın son paragrafında “Antonius Block şahın önündeki piyonunu 2 ileri
sürer…” diye çevirdiğim kısım, senaryoda, “Antonius Block opens with his king's
pawn…” olarak geçiyor. “Antonius Block açılışı kral(ın) piyonuyla yaptı.” gibi
çevrilebilecek bu cümleyi tercih etmedim, zira Türkçe’de “King’s Pawn”
hamlesine yönelik bir adlandırma mevcut değil. Ya da ben duymadım veya bulamadım
diyelim. Ancak beyazlara sahip olan oyuncunun “e4” hamlesine karşılık gelen bu hareket
(benzer şekilde siyahlara sahip olan oyuncunun -tahmin edebileceğiniz gibi- “e5”
hamlesi) satrançta “açık açılışlar” denilen, oyunlarda sıkça kullanılan bir
hamleymiş. Bu sayede vezirin ve fillerin yolu açılmış olunuyormuş. Neyse bu
hamlenin bir adı varsa, paylaşırsanız değiştirmeye hazırım.
[1] http://www.imsdb.com/scripts/Seventh-Seal,-The.html