Toulouse'dan bir
şarkı göndermiş arkadaşım bu sabah. Mail atmış. Şu dışardaki lanet
havaya rağmen, "ne güzeldir
yollarda olmak şimdi"
dizelerini hayal etmemi mümkün kıldı o an. Sonra aklıma Çamlıbel Köyü’ne gidişimiz geldi. Geçtiğimiz yıl mayıs başıydı, belki de nisan sonu. Ama daha
sonrası değil. Zira mor salkımlar açmamıştı henüz... Kaygısız, mutlu,
arabayla tepeyi tırmanıyorduk. Jülide Özçelik çalıyordu usul usul öncesinde,
ama hatırladığım tepeyi tırmanan köy yollarında ilerlerken müziği de
kapadığımız. Açık camdan içeri dolan sesler, ama tüy gibi, hafif, mayıs
sesleri... Hava ılık –sıcak değil ama– taze ve ılık. Öğle saatleri... Arabadayız,
ve en önemlisi yavaşlık, ‘an’ uzamıyor ama genişliyor. ‘Duymamız’ için yavaşlık
şart. Sesleri duymamız için şart örneğin, arabanın çakıl yolda ilerlerken çıkardığı sesi,
dönüşlerde taşların hafifçe sağa sola kaçışma sesini, ılık havanın sesini,
ağaçların salınışlarının sesini, köyün olağan gündelik seslerini, taze havanın
sesini...
Yavaşlık güzeldir..
f
Yavaşlık güzeldir..
f
Evet, yavaşlık
güzeldir, ve insanın arkadaşları olması.
Uzakta da olsa, orada bir yerde olması, ve sana bakması...
1 yorum:
Yorum Gönder